Kapitalizmin Geleceği: ABD vs. Çin Modeli

 

Küresel/finansal kapitalizm dönemi, dünya ekonomisinin ağırlık merkezinin Batı'dan Doğu'ya doğru kaydığı bir süreci beslemiştir. Kimilerine göre, temel rekabet bir piyasa sosyalizminin yaşandığı Çin modeli ile Liberal Kapitalizmin arasında yaşanmaktadır. Kimilerine göre ise, küresel dönem, kapitalizme rakip sistemleri ortadan kaldırmış ve kapitalizm küresel bir hâkimiyet kazanmıştır.

Bu görüşe göre, bugün gelinen noktada, aralarında ekonomik ve politik yapılanma biçimlerinde önemli farklar olsa da aslında iki tür kapitalizm yarışmaktadır. İlki, ABD'nin, Avrupa'nın ve hatta Japonya'nın başını çektiği Liberal Meritokratik Kapitalizm, diğeri ise Çin'in önderi olduğu, bazı Uzak Doğu ülkeleri ve Rusya'yı da içine alan Politik Kapitalizm veya Devlet Kapitalizmi.

Liberal Kapitalizm, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi iki önemli avantaja sahiptir. Her ikisi de yenilikleri ve sosyal mobiliteyi arttırarak ekonomik kalkınmayı geliştiren değerlerdir. Ancak sistemin sorunları da vardır: Üretimin tüketimden ayrışması, sermaye-emek çatışmasının varlığı, spekülatif balonları ve istikrarsızlıkları yaratan finansal mekanizmalar ve gelir dağılımı eşitsizliğinin giderek derinleşmekte olması bunların en temel olanlarıdır. Sermaye sahipleri ve kalifiye emeğin gelirlerindeki hızlı artışlar, buna karşılık kalifiye olmayan emek gelirlerinin düşmesi, elit profesyonellerle sıradan halkı gittikçe birbirinden uzaklaştırmaktadır.

Çin'in devlet kapitalizminin ayırt edici özelliği ise, devletin teknokratik bürokrasi ile yönetiminin esas olması, yasaların varlığına rağmen oldukça keyfi uygulanması ve devletin otonomisinin güçlü olmasıdır. Çin'de güçlü bir piyasa sistemi de işlemektedir. 1978'de yüzde 100 olan kamu sektörü ağırlığı bugün yüzde 20'ye düşmüştür, üretim araçlarının büyük çoğunluğu özel sektörün elindedir, devlet özel sektörün üretim ve fiyatlama kararlarına karışmaz, emeğin çoğu ücretli emektir.

Çin etkin bir yönetim ve yüksek bir büyüme sunmaktadır. Buna rağmen Çin'de özel sektör daima devletin dizginlemelerine tabidir. Bireysel, politik ve sivil haklar büyük ölçüde sınırlandırılmıştır. Güçlü devlet bürokrasisi, yasaların keyfi uygulaması ile birleşince devlette yolsuzlukların artması sorununu gündeme getirmiştir. Öte yandan Çin'de de önemli bir gelir eşitsizliği sorunu yükselmektedir. Bu modelde, gelişen kapitalist sınıfın devlet bürokrasisinin gücüne dizginleme getirip getiremeyeceği bilinmemektedir. Görünen o ki, zengin sınıflar mücadeleden çok, Batı ülkelerine göç etmeyi tercih etmektedirler.

Bu iki tip rakip kapitalist modelin hangisinin büyüme ve dönüşümü arayan geri kalan ülkelere örnek olabileceği meselesi, kapitalizmin gelecekte ne yönde evrileceğini belirleyecektir. Bu da iki kapitalizm modeli arasındaki çarpışmanın yarışmanın gücüne ve her ikisinin iş birliğini mi, mücadeleyi mi seçeceğine bağlıdır. Çin dış dünyaya büyük projelerle ve ülkelere yaptığı yatırımlarla cazip bir güç olma izlenimi vermektedir.

Her ne kadar demokrasi, temel hak ve özgürlükler arzu edilen değerler olsa da tecrübeler göstermiştir ki, gelişmekte olan pek çok ülke için ekonomik büyüme ve gelir artışları demokrasiden daha cazip gelebilmektedir. Otokratik/otoriter Çin'in piyasaya dayalı olağanüstü ekonomik başarısı, kapitalizm ile liberal demokrasi (bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alan kurumlar) arasındaki zorunlu bağın altını oymaktadır.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski