Bilimin Yanlışlanabilirlik İlkesi

 

Nobel Edebiyat Ödülü sahibi büyük İngiliz matematikçi ve felsefecisi Lord Bertrand Russell (1872-1970), "İnsanlığın bildiği ve ona bilim tarafndan bildirilmemiş olan hiçbir şey yoktur" diyerek tüm bilgilerimizin kaynağının bilim olduğunu vurgulamıştır. Bilim dışında bilgi kaynağı olduğunu iddia edenler yanılmaktadırlar ki bunun tarihte sayısız örnekleri mevcuttur.

Ne mitolojier ve dinler ne büyü ne de falcılık bilgi kaynağıdır. Tarih boyunca bilim adı altında "yalancı bilimler" (psödobilim) diyebileceğimiz; kehanet, astroloji, sihirbazlık, "gizli" (okült) bilimler gibi konular insanlara bilim diye sunul muştur. Ama bunların hiçbiri bilim değildir; arkalarında ya saf dil inanış ya da düpedüz sahtekârlık vardır.

Peki "bilim nedir?" Bu soruya en doyurucu ve aralarında Albert Einstein, Sir Peter Medawar ve Jacques Monod gibilerinin de bulunduğu hemen tüm bilim insanları tarafından kabul edilen tanımı, büyük Avusturyalı bilim felsefecisi Karl Popper vermiştir:

"Bilim, ifadeleri gözlemle kontrol edilerek yanlışlanabilecek düşünce sistemlerine denir."

Bu tanımın önemi, bilimde, özellikle genel ifadelerin doğruluklarının ispat edilmesinin mümkün olmadığı, ancak bunların yanlış olduklarının ispat edileceğini vurgulamasıdır. Genel ifadelerin doğruluğu ispat edilemez çünkü böyle bir ispat sonsuz sayıda gözlem gerektirir ki bu mümkün değildir. Ancak bir genel ifadeyle çelişen tek bir gözlem, o ifadenin doğru olmadığını ispat eder.

Mesela "Bütün kuğular beyazdır" ifadesinin doğruluğu ispat edilemez, zira bütün kuğuları (aralarında ölmüş ve leşleri artık çürüyerek kaybolmuş olanlar da olduğundan) görmemiz mümkün değildir. Ancak tek bir siyah kuğu bulunursa (ki siyah kuğular 18. yüzyılda Avustralya'nın batısında keşfedilmişlerdir) "bütün kuğular beyazdır" ifadesinin yanlış olduğu ispatlanmış olur.

Karl Popper

Popper'in sunduğu bilim tanımının en önemli tarafı, bilimin gerçekle temasa gelmesi gerektiğinin altını çizmesidir. Yanlışlama, doğru sandığımız bir şeyin öyle olmadığının doğa tarafından bize gösterilmesi sonucu olur.

Mesela dünyanın düz bir tepsi şeklinde değil de bir küreye benzer bir nesne olduğunu büyük Yunan düşünürü Aristoteles, Ay tutulmalarında dünyanın Ay üzerine düşen gölgesinin daima bir dairenin yayı şeklinde olmasıyla ispat etmiş, dünyanın düz olduğunu iddia eden daha önceki görüşleri yanlışlamıştır.

Dolayısıyla yanlışlamalar, insanın gözlem aracılığı ile kendi dışındaki doğayla yani gerçekle temas edebilmiş olması demektir. Bu nedenle bilim palavra kaldırmaz, bilakis palavracıların ipini derhal pazara çıkarır.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski