Diyarbakır Süryani Ortodoks Meryem Ana Kilisesi

 

Hıristiyanlık, Kudüs, Antakya, Urfa üzerinden 1. yüzyılda Diyarbakır'a ulaştı. Süryaniler, bu erken dönemde Hristiyan oldu ve "Amid" ismiyle adlandırdıkları bu kente dinsel, kültürel, yazınsal ve sanatsal değerler kattılar. 3. yüzyılda kurulan Meryem Ana Kilisesi, Süryanice yazıtları, kakmalı kapıları, ahşap işlemeli mihrapları ve diğer değerli eserleriyle, kadim Diyarbakır'da varlığını koruyabilen en önemli Süryani kiliselerinden biridir ve Süryani kiliseleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.

Aziz Mor Afrem'in M. S. 303'te bu kilisede vaftiz olması, Aziz Mor Yakup'un M. S. 309'da burada yapılan bir sinod kararıyla Nusaybin piskoposluğuna yükseltilmesi, Süryani edebiyatının parlak simalarından Suruçlu Mor Yakup (451-521), Mor Yakup Barsalibi (1149-1171) gibi azizlerin ve bazı Süryani patriklerin bu kilisede yaşamış olmaları ve kilisenin bu patriklerin mezarını barındırıyor olması Meryem Ana Kilisesi'nin manevi değerini arttırmaktadır.

Aziz Mor Afrem

1034'te Antakya Süryani Patrikliği Malatya'dan sonra geçici bir dönem bu kilisede hizmet verdi. Böylece 11. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar, kesintili aralıklarla, Süryani Patrikliğine ev sahipliği yaptı. 1933 yılına kadar Diyarbakır, Süryani Metropolitliğinin merkezi olmuştur.

Diyarbakır'ın önemli dinsel yapıtlarından biri olma özelliğini taşıyan kilise, Türkiye, ABD, Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan Süryanilerin maddi ve manevi katkılarıyla 2004'te başlayan ve 2005'te tamamlanan kapsamlı restorasyon çalışmaları ile bugünkü görünümüne kavuşmuştur.

Diyarbakır Süryani Ortodoks Meryem Ana Kilisesi

Süryaniler

5000 yıldan beri bu coğafyada yaşayan ve Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra Süryani ismini alan Aramileri bazı tarihi kayıtlar ilk olarak M.Ö. 3000 yıllarında Güney Suriye'de görüldükleri, başka kaynaklar ise Mezopotamya'ya göç eden Sami Kavimleri'nin bir kolu olduğunu söyler. Tevrat günümüzde tek tanrılı üç dinin iman babası kabul edilen Hz. Ibrahim'in Harran'da kalan akrabalarından Aramiler (Süryaniler) diye bahseder.

Kökleri tarihin derinliklerine inen Süryaniler kültürlerini günümüze kadar sürdürmüşlerdir. M.S. 34 yılında Arami Kralı V. Abgar Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra bu bölgede Hıristiyanlığın gelişmesi hızlanmış ve Kudüs And Kilisesinden sonra Antakya Elçisel Kilisesi Hristiyanlık tarihine ilk elçisel kilise olarak geçmiştir. O dönemde Hristiyanlık inancı ile Süryani ismi adeta özdeşleşmiş, bölge halkının Aramice konuşması bu süreci hızlandırmış, İsa Mesih'in havarileri ve bölge halkı Süryani adını o kadar benimsemişlerdir ki Antakya Kilisesi'ni Antakya Süryani Kilisesi olarak adlanmaya başlamışlardır.

Meryem Ana'nın kucağında İsa Mesih

M.S. 243 yılında yıkılan Abgar Krallığı'ndan sonra Süryaniler kendilerini kilise ve bilime vermişlerdir. Süryani din ve bilim adamları teoloji, tarih, edebiyat, tıp ve felsefede çok başarılı çalışmalar yapmış, dönemin en büyük eğitim kurumlarından Nusaybin'de Nisbin Üniversitesi, Urfa'da Edessa Üniversitelerini kurmuşlardır. Burada yapılan çalışmalarda Antik Yunan eserleri önce Süryanice daha sonra Arapça'ya çevrilerek İslam felsefesine de büyük katkı yapılmıştır. Süryaniler, Abbasi ve Selçuklu Saraylarında bilim insanları olarak aktif rol almışlardır.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde birçok manastır-kilise kuran ve birçok bilim insanı yetiştiren Süryaniler, günümüzde yoğunluklu olarak Türkiye, Güney-Kuzey Amerika, Avrupa'nın çeşitli devletleri ve Hindistan'da yaşamaktadırlar.

Diyarbakır Süryani Ortodoks Meryem Ana Kilisesi'nden Görüntüler 👇🏻
Süryani alfabesiyle yazılmış Matta İncili
Kilise ayinlerinin yapıldığı yer
Peygamber Mor Eliyo'nun tablosu (M. Ö. 875)
Hz. İbrahim'in oğlu İshak'ı kurban edişinin tablosu

Yorumlar

Daha yeni Daha eski