Simurg (Zümrüdüanka, Phoenix) Efsanesi

Kuşların hükümdarı olan Simurg'un hikayesi, Fars mitolojisinde yer almaktadır. Simurg (Zümrüdüanka, Phoenix) ile ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. En yaygın bilinen 3 hikayeyi sizlerle paylaşacağız.

1-Simurg ile Prens Zal

Firdevsi'nin Şehname eserinde yer alan bu hikayeye göre Kral Sam'ın oğlu olan Zal, dünyaya albino olarak gelmiştir. Albino doğan çocuklara şeytanın tohumu gözüyle bakılırmış. Babası kral olmasına rağmen kendini bu kaderden kurtaramayan Zal, bir dağa götürülüp tek başına bırakılmıştır. Yalnız başına dağda mahsur kalan çocuk ağlamaya başlar fakat onu bir kişi hariç kimse duymaz. Duyan o kişi Simurg'un ta kendisidir. Çocuğun o haline dayanamayan Simurg, onu yuvasına götürüp, büyütmüştür. Zal, bilgeler bilgesi olan Simurg'tan çok şey öğrenmiştir fakat yetişkin bir delikanlı olunca insanların dünyasına girmek istemiştir. Simurg bu duruma çok üzülse de ona altın bir tüy verip Kendisinin yardımına ihtiyacı olduğunda bu tüyü yakmasını söyleyip, gitmesine izin vermiştir.

Zal, krallığına döndüğünde Rudaba adlı bir kıza aşık olur ve evlenirler. Rudaba hamile kalır fakat hamilelik süreci çok sancılı geçer. Doğum anı geldiğinde Zal, aşık olduğu karısının öleceğini anlar ve Simurg'un ona verdiği altın tüyü yakar. Ortaya çıkan Simurg, karısının ve çocuğunun hayatını kurtarır. Hayatını kurtardığı bu çocuk, Pers mitolojisinin en büyük kahramanlarından biri olan Rüstemdir.

2- Simurg ve Güvercin

Rivayete göre kuşlar diyarında Simurg adında bir kuş yaşarmış. Bu kuş, kuşların en heybetlisi ve en güçlüsüymüş. Aslanlarla boğuşur, kurtları kaçırırmış. Bütün kuşlar Simurg'a hayranmış, Simurg ise dişi bir Şahin'e.

Simurg, hayranlık beslediği Şahin'i eş olarak almış fakat bu durum Simurg'a aşık olan diğer kuşları üzmüş. Bütün dişi kuşlar Şahin'i kıskanmaya başlamışlar. En çok da küçük, tatlı bir güvercin kıskanmış Şahin'i. Onları bir arada gören minik güvercin sürekli ağlarmış. Kalbini Simurg'a olan aşkla doldurmuş. yüreğine gömmüş Simurg'u.

Günlerden bir gün Simurg bir kurt sürüsünün saldırısına uğramış. Kurtlarla saatlerce dövüşmüş. Ormana gelen kuşlar Simurg'u yaralı bulmuşlar ve kuşların hükümdarını o halde görünce ağlamaya başlamışlar. Kartal ve Doğan soğukkanlılıkla Simurg'u en yüksek tepedeki evine taşımışlar. Simurg'u o halde gören Şahin günlerce, gecelerce ağlamış. Onun için Simurg'dan daha değerli bir gaye yokmuş. Ağlamaktan gözyaşları kurumuş ve acısı yavaş yavaş dinmeye başlamış.

Zaman ilerledikçe Simurg'a olan sevgisi azalmaya başlamış. Çünkü Simurg artık eskisi gibi değilmiş. yaralı ve zor durumdaymış. iyileşecek gibi de görünmüyormuş. Daha fazla sabredemeyen Şahin, Simurg'u bir gün aniden terk etmiş. Bunu öğrenen Simurg'un acısı ve öfkesi dinmez olmuş. En yüksek tepedeki evinden bağırarak Ağıtlar yakmaya başlamış. Minik güvercin Simurg'un sesini duymuş. Simurg'un yaralarını sarmak isteyen güvercin yola koyulmuş. Fakat onun bu yolculuğu hiç de kolay olmamış. Çünkü Simurg'un evi çok yüksekteymiş. Güvercinin oraya çıkması imkansızmış. Aşk ateşiyle yola koyulan güvercin yara bere içinde Simurg'a ulaşmış. Simurg'un yuvasına vardığında Simurg'u yanarak ölü şekilde bulmuş. Simurg Öfkesinden kendini yakarak öldürmüş. Onu o halde gören güvercin ağlamaya başlamış. Güvercinin gözyaşının ilk damlası Simurg'un külünün üstüne düşmüş. Küller birden canlanmaya başlamış ve Simurg hayata dönmüş. Simurg anlamış ki önemli olan aşk için ölmek değil, yanan bedenlere aşk ile hayat verebilmektir.

3- Simurg ve otuz kuş

Kuşların hükümdarı olan Simurg, bilgi ağacında yaşar ve her şeyi bilirmiş. Kuşlar dünyasında bir şeyler ters gittikçe herkesin gözü Simurg'u ararmış. Fakat Simurg artık ortadan kaybolmuş. Tüm kuşlar onu aramaya başlamışlar, bulamayıp umutlarını yitirmişler. Bir gün bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Bunu öğrenen tüm kuşlar Simurg'u bulmak için, Simurg'un yuvasının bulunduğu Kaf dağına doğru yola koyulmuşlar. Birbirinden zorlu 7 vadiyi geçmek zorundalarmış. İstek vadisi, aşk vadisi, marifet vadisi, istisna vadisi, tevhit vadisi, şaşkınlık vadisi ve yokoluş vadisi...

Her vadide birçok kuş geri dönmüş. yedinci vadi olan yokoluş vadisini aşabilen sadece otuz kuş varmış. Diğer kuşların hepsi geri dönmek zorunda kalmış.

Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça “si”, “otuz” demekmiş, “murg” ise “kuş”. Otuz kuş aslında Simurg’muş Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; “Simurg-otuz kuş” demekmiş. Her biri bir Simurg’muş. 30 kuş, anlamış ki aslında aradıkları hükümdar kendileriymiş. Gerçek yolculuk, sadece kendine yapılan yolculukmuş.

Simurg beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile pes etmeden uçmayı sürdürmüş ve kendini yeniden yaratmış.

İnsanlık da kendi küllerinin üzerinden yeniden doğabilmek için kendini yakmadıkça, birer Simurg olmayı göze almadıkça; bataklığında, tüneğinde ve kafesinde yaşamaktan kurtulamayacaktır.

Yorumlar

Daha yeni Daha eski